22 Şubat 2010 Pazartesi

Dost bildiklerim…

“İnsan 50 yaşından sonra arkadaş yapamıyor kendine”… diye başlayan bir mail geldi geçenlerde, eski bir arkadaşımdan… “Forward edilen mesajlardan… İmza yoktu… Belki bir köşe yazısından alıntı, bilmiyorum… Özetle diyordu ki, “İnsan koca yapıyor, karı yapıyor, çocuk yapıyor, arkadaş yapamıyor. Yapsa da eskiler gibi olmuyor.”

Aslında yazan 50 diye çok ileri çekmiş yaşı… Bence çocukluktan çıkıp ergenliğe çıktığında, hele de iş hayatına girdiğinde insan arkadaş olayına giremiyor.

Eskiden tanıştığımız her kişiye önyargısız güvenirdik, onlar da bu güveni boşa çıkarmazdı… Başka hesaplar yoktu aramızda… Kalbimizi açardık arkadaşlarımıza… Hançer sokmayacaklarını bilerek…

Ama okul hayatı bitip gerçek dünyayla karşılaştığımızda, işin içine çalışma hayatı girince, arkadaşlık kalmıyor. Hatta arkadaş diye bildiklerin en ufak bir tökezlemeni gördüğünde çelme takıyor, daha hızlı düşesin diye…

Ben hayatımdaki en büyük kazıkları, dost bildiklerimden yediğim için arkadaşlık olayına çok mesafeli yaklaşıyorum artık… Bu bir hata biliyorum. Ama böyle yapmazsam çok yaralanıyorum. Eski yaralarım henüz tam kapanmadığı için de kendimi sağlam tutmak zorundayım.

Yıllar önce iş dünyasında çok sevdiğim bir arkadaşım vurdu ilk hançeri… Kendini benim şefim tayin ediverdi, arkadaşlığı da çöpe attı… Yıkıldım; arkadaşımı kaybetmektense işimi kaybetmeyi tercih ettim. Ben gittim.

Ha, o kişi arkadaşım kaldı mı… Hayır… O kendine arkadaş değil, üzerinde hükmedebileceği bir eleman arıyormuş. Bunun yarası daha kapanmadan tarih tekerrür eder misali aynı şeyleri yaşadım. Bu kez ben değildim ‘aranan eleman’… Ama hissettim ve söyledim; “Bak bizi birbirimize düşman edecekler” diye… “Yok olmaz, öyle şey olur mu?” dedi. İnandım. İkinci hançeri orada yedim.

Hayal kırıklığıma adalet duygumun zedelenmesi eklendi… Doğru bildiğim tarafta yer aldım. Yaralı ama “Vicdanı rahat” bir şekilde…

Şimdi iş hayatının yarattığı vakitsizlik yüzünden eski arkadaşlarla görüşemiyorum; üzülüyorum. Yeni arkadaşlarım da çok sayılmaz... Az ama öz… Gerçek arkadaşlarım… Her şeyi anlatıp “Acaba yanlış anlar mı?” ya da “Acaba bu da bana kazık atar mı?” demeyeceğim birkaç kişi… Ama dedim ya içim rahat… Zaten geçen günlerde yapılan bir araştırma da beynin aslında 150’den fazla arkadaşı kabul etmeyeceğini söylüyordu. Demek ki, az ama öz sayıdaki arkadaşımla beynimi de sağlam tutuyorum.

Ne diyeyim, gerçek arkadaşlarım, sizleri çok görmesem de iyi ki varsınız… Hançerleyip geçenlere de şöyle sesleniyorum: “Yaralarım, tecrübelerim oldu. Hayatıma yön verdi. Size de teşekkürler…”

5 yorum:

  1. HAKAN KARCI
    Anlattıklarına tecrübe ettiklerin anlamında katılıyorum. Hemen hemen herkes benzeri durumlardan bahsedebilir hayatında. İnsanın arkadaşlarının sayısının pek bir önemi yok. Önemli olan arkadaşın olarak görebileceğin insanların varlığından haberdar olabilmek.

    Okul zamanı olan arkadaşlıklara bakaraktan insan eskiye özenebilir. Ancak ne arkadaşlar eski arkadaşlarındır, ne sen eski sen. Herkes yaşadığı tecrübeler oranında değişmiştir. Hayatlarında türlü acılar, mutluluklar, kötü ya da iyi şeyler yaşamış, kişiliklerini buna göre geliştirmişlerdir. Kimi mesleki alanda başarılı olmuş, diğerlerinin gıpta ile baktığı kişi haline gelmiştir, kimi ise herkes tarafından işe yaramaz olarak nitelenmiştir.

    Burada olması gereken insanlarla bu yüzden ilişkileri koparmamak, sağlıklı bir mesafeyi korurken, onlarla yine de kucaklaşabilmektir. Eğer yaşadığımız tecrübeler bizi arkadaşsız bırakacak kadar kırdıysa, zaten yaşamamızın pek bir anlamı da kalmamış demektir. ... Devamını Gör

    Bu şekilde düşünürsek, çocuklarımıza nasıl bir örnek oluruz: "Aman kızım/oğlum, arkadaş dediğin gelip geçicidir, onlardan uzak dur, sırf ilerde sana zarar verirler." gibi bir mantığı aşılarsak, çocuklarımızın hayattan zevk almalarını da engellemiş oluruz. Yaşamın, dostluğun, birlikteliğin boş birşey olduğunu anlatmış oluruz. Buna kimsenin doğru olarak bakabileceğine inanmak istemem.

    Ben yakın olduğum arkadaşlarımla arama zamanın bir engel, bir ayrıştırıcı olarak girmesine izin vermiyorum. Onlarla aylarca yıllarca görüşmesem bile, onların yeri her zaman ayrıdır ve bilirimki ben de onlar için öyleyimdir.
    Bugün bile yakın bir arkadaşım kapımda bitse, birşeylere ihtiyacı olsa, beni işin düşünce mi aradın deyip, kapıyı yüzüne kapatmam.

    Beynin arkadaş kapasitesi ile ilgili olarak yazdığına dayanarak şunu söylemek isterimki 150 arkadaşım olsun istemem. Çünkü onlara zaman ayıramayacağımdan korkarım.
    Yazılarını severek okuduğumu da söylemeliyim!

    YanıtlaSil
  2. ZEYNEP BAŞAK DURAK
    Yazilarini severek okuyorum Yasemincigim, su ozellikle kiz cocuklariyla ilgili Anadolu'dan haberleri toparlamissin ya... Burada Avrupa Parlamentosu'nda Turkiye tartisilirken surekli gundeme getiriliyor, cinsiyet esitligi konferanslarinda case-study diye inceleniyor, ama bizim bile anlamakta gucluk cektigimiz seyleri yabancilar nasil anlayacak?

    22 Şubat, 16:51 ·

    YanıtlaSil
  3. SONGÜL EKREN
    Yasemincim yazını okudum bizlere de tercüman olmuşsun adeta eline ve yüreğine sağlık sevgiler
    22 Şubat, 18:23

    YanıtlaSil
  4. NİLÜFER AYVALI
    Bence artik okul siralarinda da eski candan dostluklar yok. Zamanla dostluk kavramı da degisti bence. Herkes kendini dusunur oldu, baskalarının uzuntulerine sevinir oldu. Dost sayisi bir elin parmagini bulmuyor. Az bulundugu icin DOSTLUK daha da degerli artik bence. Italyanlara da katılıyorum! Ne kadar uzak olsam da dostlarıma hic ayrılmamısız gibi devam edebildigimiz icin seviniyorum:)
    22 Şubat, 23:26 ·

    YanıtlaSil
  5. ŞENOL ŞENER YILMAZ
    ‘’’’Canım arkadaşım’’’’
    Menfaat uğruna seni satan birisi zaten arkadaşın olmamıştır. ( onu bana göster ben ona sorarım )
    Neden en güzel arkadaşlıklar okul yıllarında yaşanır?
    o yıllardaki duygular saftır, temizdir, insanı insan olduğu için değerlendirdiğimiz içindir ki yıllar sonra acımasız insanları gördükçe geçmiş arkadaşlıkların özlemini duyarız..
    özlemin de dediği gibi yıllar sonra bıraktığın yerden başlayabiliyorsan işte o arkadaşlıktır. ... Devamını Gör
    ‘’’ volime malo ali zauvjek ‘’’ (az ama sonsuza kadar sev )

    YanıtlaSil