16 Mart 2010 Salı

HERKESE SİZİNKİ GİBİ BİR İSİM NERDEN BULALIM SAYIN KAVAF?

Geçen hafta “eşcinselliğin tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğu” yönündeki sözleriyle yurtdışında bile deprem etkisi yarattı Kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf…
Psikologlar, uzmanlar yanıt verdiği gibi ABD Kongresi de bir yorum yaptı konuyla ilgili…
Ama bence Kavaf asıl, Meclis’te şiddet gören kadın ve kız çocuklarının korunmasına ilişkin sorulara verdiği yanıtlarla “Bu kadarı da olmaz” dedirtti. En azından bana…
Sorular, boşandıkları eşleri hakkında şiddet gördükleri gerekçesiyle şikâyetçi olan ve yine onlar tarafından öldürülen kadınlarla ilgiliydi.
Birkaç da örnek isim vardı.
E.Y. adlı kadın, boşandığı kocası tarafından ölümle tehdit edildiği gerekçesiyle Usluca Jandarma Karakolu’na başvurmuş. Karakoldan “Evine git, sana bir şey yaptığında polis ve jandarmayı ara” denilerek geri çevrilen E.Y. “Beni öldürecek” dediği eski eşi tarafından öldürülmüştü.
E.’nin neden korunamadığı sorulmuş Kavaf’a…
***
Kavaf’ın verdiği yanıt “E.Y. ile ilgili yeterli kimlik bilgilerinin olmaması nedeniyle gerekli inceleme yapılamamıştır.”
Yani kadın şikâyete gitmiş ama gittiği merci onun kimlik bilgilerini bile almamış. Düşünüyor insan, acaba ne yapmışlar, kadının sırtını sıvazlayıp göndermekten başka…
Ve bence Kavaf’ın özrü, kabahatinden büyük!
Ama ben en çok Özlem Şahin adlı kadınla ilgili soruya verilen yanıta takıldım.
Polise başvurmasına rağmen yine önlem alınmamış ve Özlem Şahin adlı kadın öldürülmüş.
Peki Özlem Şahin neden korunamamış?
Kavaf’ın yanıtı dehşete düşürüyor:
“Kurumumuz kayıtlarının tetkiki sonucunda Özlem Şahin isminde çok fazla kaydın olması nedeniyle gerekli araştırma yapılamamıştır…”
***
Mesela şöyle bir konuşma yaşanmış mıdır bu tetkiki yapanlar arasında…
- Yahu Özlem Şahin de ne çok varmış memlekette…
- Hakikatten ya! Şimdi nereden bulacağız şikâyetçi olan hangisi…
- Yaz kızım, “Özlem Şahin adı çok olduğundan araştırılmamasına…”
Ben bütün bunları duyduktan sonra kendi kendime şöyle düşündüm:
Anneler ve babalar. Sakın ola kızınıza, Zeynep, Özlem, Ayşe gibi çok bilinen isimler koymayın.
Yok dayanamadınız, koydunuz. O zaman, onların büyüdüklerinde, Yılmaz, Aydın, Şahin, Kaya vs. gibi çok bulunabilecek soyadı olan kocalarla evlenmelerine zinhar izin vermeyin.
***
Bu haberleri okuduktan sonra Sema Aliye Kavaf isminden başka biri var mı diye internette küçük bir arama yaptım; çıkmadı.
Yani bu duruma göre, Sema Aliye Kavaf şikâyetçi olsaydı, bu adı taşıyan çok kişi olmadığı için yalnızca “bakılmakla” kalmayacak, araştırma yapılacaktı.
(Hoş kendisi bakan olduğu için zaten öyle bir şikâyet yapacağını düşünmüyoruz. Bu sadece farazi bir örnek.)
Ama adınız Özlem Şahin’se, ‘öldürüleceğim’ diye bas bas bağırsanız bile, Türkiye’de yüzlerce aynı ismi (belki aynı kaderi) taşıyan kadın olduğu için araştırma yapmaya gerek görülmeyecekti!

1 yorum:

  1. BU YAZIYA HAKAN KARCI FACEBOOK ÜZERİNDEN AŞAĞIDAKİ YORUMU GÖNDERDİ:

    Türkiye gelişiyor. Bunun ispatı ortada: 1940-50'li yıllarda ABD'de kullanılan eşcinsel tedavi yöntemleri nihayet Türkiye'ye ulaşmış. Bu tedavilerin hiçbir işe yaramayacağını bakan hanım muhtemelen 2040 yıllarında farkedecektir. Ama ömrü vefa etmeyecektir. Olsun Türkiye gelişiyor yine de. Demekki USA ila aramızda 60 yıl kadar bir fark kalmış. Hadi gayret... :-(

    Türkiye de polisin aile içi şiddet konusundaki tavrı gerçekten evlere şenlik diye biliyordum. Ama şimdi işi iyice ilerletip kabahatlerinden büyük özürler diler olmuşlar. Eskiden olsa, kocasıdır, sever de döver de, der geçerlerdi. Şimdi ise yok ismi bir sürü kişiye benziyor, yok şöyle, yok böyle.

    Yaşadığım İsviçre'de bir kadın tehdit ediliyorsa, mahkemeden bir ispat göstermesine gerek kalmadan yaklaşma yasağı alabilir. Bu yaklaşma yasağı kesindir ve şiddet uygulayan kişi bunu deldiği anda, yani kadının oturduğu sokakta bittiği anda, ya da yanına geldiği anda, polis çağırılır ve derhal tutuklanır. Hakkında mahkemenin vermiş olduğu bir karara uymamaktan dolayı işlem yapılır.... Devamını Gör

    Ayrıca evde aile içi şiddet sözkonusu olduğunda şiddeti uygulayan evden ayrılır. Şiddete uğrayan mağdur değil.

    Şiddete uğrayanlar evde kalma hakkını devam ettirir. Şiddeti uygulayana 12 günlük eve giriş yasağı konur. Bu sürenin verilmesi, şiddete uğrayan kişi gerekli yasal önlemleri alabilsin diyedir. Mesela mahkemeye ayrılık kararı aldırabilir, yaklaşma yasağı koydurabilir, ceza davası açılması için gerekli başvuruları yapabilir, mağdurlara yardım ile ilgilenen kurumlara başvurabilir vs.

    Kusura bakmayın; sinirlenince hızımı alamayıp İsviçre yi de işin içine katarak fazladan yorum mu, bilgi mi olduğu tam anlaşılamayan bir şeyler yazdım. İdare edin artık :-)

    YanıtlaSil