21 Şubat 2024 Çarşamba

Kafada bir tuhaflık!


Dün instagramda Orhan Pamuk’un Kafamda Bir Tuhaflık kitabından alıntı bir paylaşım gördüm. “Kafamda bir tuhaflık vardı, İçimde de ne o zamana ne de o mekana aitmişim duygusu.”

Defalarca okudum… "İçimde de ne o zamana ne de o mekana ait değilmişim duygusu" benim kafama daha doğru geliyordu. Çünkü kafamda bir tuhaflık vardı’dan sonraki cümle için de yüklem vardı olmalıydı. Dolayısıyla “içimde de ne o zamana ne de o mekana ait değilmişim duygusu (vardı)” diye tamamlıyordu insan.


Kitabı okurken bu cümleye rastlamamıştım. Dün yeniden elime aldım. Kitapta değil ama baştaki ithaf sayfasındaymış ve ben ne yazık ki orayı es geçmişim:(( William Wordsworth’ün Prelüd adlı eserinden alıntı olduğu yazıyordu. Acaba dedim William Wordsworth de mi aynı şeyi yazmıştı. Prelüd’ü buldum. Nazmi Ağıl’ın çevirisiyle Yapı Kredi Yayınları Kazım Taşkent Klasik Yapıtlar Serisi’nde yayınlanmış. Oradaki cümle şöyle: “Bazı korkular ve en çok da tuhaf bir düşünce, O zamana, o yere ait değilmişim duygusu.”


Nazmi Ağıl benim düşündüğüm gibi çevirmiş yani Türkçeye. Ama bununla da yetinmedim. Prelüd’ün orijinaline de ulaştım. Orijinali şöyleydi: “… And, more than all, a strangeness in the mind, A feeling that I was not for that hour, Nor for that place.” 


Yapay zeka Deeply’nin çevirisi “Ve hepsinden öte, zihinde bir tuhaflık, o saat için olmadığım bir his, ne de o yer için…”


Yetinmedim, İngilizceyi çok iyi bilen bir arkadaşıma da yolladım. Onun çevirisi de “Her şeyden öte kafamda bir tuhaflık… Ne bu zamana ne de bu yere ait olmayan bir his” şeklinde oldu.


Bütün çevirilerde ortak nokta “ait olmayan” his. Orhan Pamuk’un kitabındaki gibi “aitmişim duygusu” değil.


Ve beynim yine çalıştı: Robert Kolej mezunu Orhan Pamuk bunu böyle yazmazdı herhalde diye düşündüm. Hadi o dalgınlığına gelip yazdı, editörü de mi sorgulamadı.


Sorular beynimde birbirini kovalarken
Martin Eden
kitabındaki bir bölüm düştü aklıma:


“Editörlerin yüzde doksan dokuzunun başta gelen özelliği, başarısızlıkları. Yazar olmayı başaramamışlar. Sakın masabaşı işin sıkıcılığını, satışların ve işletme müdürünün kölesi olmayı yazarlıktan daha çok istediklerini zannetme. Yazmaya çalışmış ve becerememişler… Editörlerin, editör yardımcılarının çoğu ve dergilere, yayınevlerine dosya değerlendirmesi yapan danışmanların hemen hepsi, yazar olmaya çalışmış ama bunu başaramamış kişilerden oluşuyor. Özgünlük ve deha konusunda yargı makamında oturup, matbaaya neyin gidip neyin gitmeyeceğine karar verenler, şu dünyada bu işi yapması gereken son kişiler, yani özgün bir yanlarının olmadığı kanıtlanmış, ilahi kıvılcımın yanlarına bile uğramadığı belli olmuş bu adamlar.”


Benimki de işte kafada böyle bir tuhaflık!


Yasemin Saraç

21 Şubat 2024

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder