30 Kasım 2021 Salı

Kasım ayı giderken nanik yaptı, güldürdü

Kasım ayının son günü, absürt bir şekilde başladı. Öyle de sürdü benim için. Önce SMS’ime şöyle bir mesaj düştü: “Doç. Dr. Fatih Levent Balcı bugün saat 14.00’da TV100’de Özge Ulusoy ile Kahve Bahane’de meme kanseri hakkında son gelişmelerle sizlerle…”

Daha önce de kaydım olan hastanelerde yeni bir doktor göreve başlayacağı zaman bu tip mesajlar gelirdi. “Bilmem ne doktoru, hastanemizde hizmet vermeye başlamıştır.” Ama burada doktorla, çalıştığı hastaneyle ilgili hiçbir bilgi yok, çıkacağı programın reklamı yapılıyor. Ne doktoru tanırım, ne de TV izlerim. Ziyan ettiler benimle mesajı dedim içimden. Üstelik bildirimdeki başlık Dr. FL BALCI şeklindeydi, ben gözlüksüz onu Dr. Falcı Bacı okudum:)


Sonra dünkü lodostan sonra bugün azıcık güneş görünce markete gidip geleyim dedim. Ben siteden çıkarken, misafirliğe gelmiş yaşlıca bir kadın elindeki telefondan geldiği dairenin sahibine, içeri giremediğinden yakınıyordu. Sesi dışarı vermiş, ev sahibi diyor ki, "Ben seni görüyorum, kapıyı açıyorum, neden girmiyorsun?" Kadın sonunda dayanamadı, “Sen beni yine dinlemiyorsun” dedi. “Ben daha güvenlik olan kapıdayım, senin kapında değilim.” Karşıdaki kadın hala habire bir şeyler söylüyordu, dayanamadım izin isteyip çıktım kapıdan. Büyük ihtimalle evin sahibi de aşağıda başkasını görüyor ve misafiri sanıp kapıyı açmaya çalışıyordu. Ama tabii telefondaki kişiyi -aynı anda konuşmadan- dinlese boşuna efor sarfetmesi gerekmeyecekti. Sonra hallolmuştur büyük ihtimalle.


Markete girdim. Baba kız diyeceğim bir çift vardı. (Köylük yer için torun dede olabilecek yaşta bile geldiler gözüme) Adam, “Şu var mı, bu var mı?” diye kaba bir üslupla soruyor, kadın da “O var, şundan alacağız” diyordu ki, birden her cümlesinin sonunu “Aşkıııım” diye bağlamaya başladı. Ama istisnasız her cümleyi… Büyük ihtimalle babası değil, kocasıydı. Ve çevreden nasıl göründüğünü bildiği için o kelimeyi sarfetmek zorunda hissetmişti kendisini. En son görevliye “Kıvırcığı tartıyor muyuz?” diye sorarken çıktım. Çünkü maske bile kahkahamı saklamaya yetmeyecekti.


Eve doğru yürürken güneş bir anda gri bulutların altında kaldı ve ta daaaa fasulye büyüklüğünde dolu yağmaya başladı. “Aaa dolu yağıyor” cümlem bitmeden yağmura dönsem mi kararsızlığı yaşadı, ardından tamamen bitti. Ben de eve sağ salim dönmenin mutluluğuyla bugün yaşadığım absürt şeyleri unutmadan kaydedeyim dedim. Yazı günü olmayınca da blogum ne güne duruyor deyip oraya yazdım.


Ha bu arada bugün, yazı ile ilgilenen birisi, filmi de çekilen bir kitabı okuyacağını söyleyen bir hikaye paylaşmıştı hesabında. Kitabın 70 sayfa olduğunu da yazmış. Ama kitabın orijinaline baktım, 387 sayfa. “Bu özet herhalde” diye yazdım. “Çok çok özet değil ama içinde fazladan hikayeleştirme de yok” diye yanıt yazdı. Özeti ne sanıyor diye düşündüm ama yanıt vermedim. Sonuçta o kitap tanıtım yazıları yazan, röportajlar yapan birisi. O daha iyi biliyordur!



30 Kasım 2021

İstanbul



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder